Duyurular

Diğer Diller İçin Çeviriciyi Kullanın

Translate

Yeniler

11 Ağustos 2016 Perşembe

Demokrasi İçin

|0 yorum


Ülkemde çok vahim olaylar oldu.Darbeyle ülkem tutsak edilmeye çalışıldı.Böyle bir darbe girişimi görülmedi tarihimizde.Halkım ve ben de aynı inançtayım bu darbe batılı,dost görünen emperyalist ülkelerin bir oyunu,Türkiyeyi ele geçirme ve parçalama siyaseti ile yapılmaya çalışılmıştı.40 yıl boyunca sinsice çalışılmış hainlerin oyunu olarak görünüyor.Batının desteği de inkar edilemeyecek kadar açık ve net.Halkımdaki darbeye karşı duruş ve birlik harika ,özlenen bir durum.Ancak sanki sonraki belli bölümü de iktidarın tiyatrosu gibi.
Ülkem ne zaman Atatük,cumhuriyet,demokrasi yolundan uzaklaştıysa başımıza hep bunlar geldi ve gelmeye devam edecek gibi.Biz bu cumhuriyeti kurduğumuzda da bu düşmanlar vardı.Aynı yöntemleri uyguluyorlardı.Atatürk'ün uyarı ve yol gösterileri bu yüzden çok önemlidir.
Sosyal,hukuk devleti,demokrasi,laiklik,dil,din,ırk ayrımı yapılmaması gibi temel ve değişmemesi gerekli maddelerin ne kadar önemli olduğu görülüyor.
Bu ülkede insan ayrımı yapılarak bir yere varılamaz.Bir zamanlar eline Türk bayrağı,ağzına Atatürk'ü alamayanlar şimdi ne oldu.
Üretmeyen bir toplum köle olmak zorundadır.Ekonomik bağımlı olanlar özgür olamazlar.Kadını,erkeğiyle çalışmalı,üretmeli ve ekonomik bağımsızlığını sağlamalıdır.Eğitimi üretime dönük yapılandırmalıdır.
Şimdi bakıyorum neler yapılacak.İnsanlarım teknolojik ve bağımsızlığımızı sağlayacak ürünleri yapabilecek mi.Bunlar nelerdir?Araba(elektirikli),uçak gibi araçları üretebilecek mi?Güneş panelleri,hücreleri fabrikasını kurup güneş ve rüzgar enerjisi gibi zararsız ve ülkemde bolca bulunan enerjiyi kullanabilecek mi?Petrol ve doğal gaz gibi karbon yakıtlarından kurtulabilecek mi?Cep telefonu gibi teknolojik ürünleri kendi üretebilecek mi?Savunma ve silah malzemelerini kendi üretecek mi?İnsanlar arasında adalet,hukuku düzgünce uygulayabilecek mi?Türkiye aleyhine önceden çıkarılmış yasaları kaldırabilecek mi?Hala ülkem stratejik fabrika,liman,arazi satışına devam mı edecekler.Askeri alanları talan edip peşkeş mi çekecekler,yoksa halkın yararına mı kullanacaklar?Verimli arazileri,orman alanlarını madencilere satarak yok mu edecekler?Elektrikteki şirket zararlarını halka ödetmeye devam mı edecekler? Bunlar saymakla bitmez.....
İnşallah Türkiye ve Türk halkı için çalışırlar..
Bekliyor,izliyor ve umut ediyorum ki bunları yaparlar.

7 Ağustos 2016 Pazar

Altın o kadar oynak mı?

|0 yorum



Öğretmenler odasına girdiğimde birkaç bayan arkadaş sohbet ediyorlardı.Çayımı alıp sohbetlerini dinlemeye başladım.Gün yapmışlardı.Her ay birine 100 dolar alıyorlardı.Dolardan  ve yabancı paralardan bahsediyorlardı.Yabancı paralar büyük bir değer kazanmıştı.
Yine aldı başını gidiyor.Dolar şu kadar oldu.
Döviz tutulamıyor.
Keşke parayı dolara yatırsaydık....
Derken bir bayan arkadaş da
O da bir şey mi Altın ha bire değer kazanıyor.3 lira düşse hemen 10 lira yükseliyor.......
Deyince ben de gayri ihtiyari.ALTIN O KADAR OYNAKMI? hoca hanım dedimmmmmm...
Ortalığı sessizlik kapladı.
Demez olaydım.Hizmetlimiz dışarı fırladı.Kafamdan aşağı sanki kaynar su dökülmüştü.Ben de düzeltmeye çalıştım.Hakikatten dolar da yükselip duruyor..em küm derken kendimi dışarı zor attım.
Bizim hizmetliyi gülme krizi tutmuştu.
Çok şaka yapardım.Ama bu sefer çok utanmıştım.Hoca hanımın yüzüne nasıl bakacaktım.Çok değerli ve hanım efendi arkadaşıma nasıl bu sözü söylemiştim.Gün boyunca arkadaşımdan kaçmıştım.
Ertesi günü karşılaştığımızda önce o günaydın demişti.Ben de o kadar rahatlamıştım ki.
O yüzden derler on kere düşün bir kere konuş.


EVLENECEĞİM

|0 yorum
Evlenmeyle ilgili komik bir olay



Çok saf,her şeye inanan,bir o kadar da değerli bir müdürle çalışıyordum.O kadar iyi niyetliydi ki kim  ne derse inanırdı.Bazı arkadaşlarda bu saflıktan yararlanırlardı.İyi insan olmak iyi yönetici anlamına gelmezdi.
Okulda tek kocakarı olan öğretmen bizlerdik.O yüzden arkadaşlar bize fazlaca sataşırlardı.
Bir gün müdürden izin almam gerekiyordu.Hanım ve büyük oğlumla buluştuk.Müdürle bahçede karşılaştık.
-Müdürüm sizden izin almaya geldik.EVLENECEGİZ de dedim.
Adamın suratı değişti,karadı,bozardı.İyice şaşırdı.Bir bana baktı,bir eşime baktı.Bir adım geriye gidip oğlana baktı...Daha geçenlerde tanıştırmıştım oğlumu.
Müdür odasına giderken birkaç adım daha attık...
Çok mutluyum.Eşimde çok sevinçliyiz.Ancak nasip oldu deyince..
Durdu bizi bir daha süzdü kafası iyice karıştı.Bir şey de diyemiyordu.Kafasında ne düşünceler geçiyordu bilmiyorum..Çok şaşkın bir o kadar da ilginç görünüyordu....

Dayanamadım.Espiriyi anlayamamıştı.
-Hocam EV ALIYORUZ.Onun için izin alıp tapuya gideceğiz.
Adamın yüzünde güller açtı,rengi yerine gelmişti.
-Ben de sandım ki......
Hep beraber bastık kahkahayı.
EVLENECEGİZ,   EV ALACAĞIZ.......

12 Temmuz 2016 Salı

Soda Neymiş Meğer

|0 yorum

Soda neymiş de biz bilmiyormuşuz




Çocukluğumdan,gençlik yıllarımdan beri deniz kenarında çay içmeye bayılırım.Şimdilerde ise İzmirde deniz kenarında çay içmek ise bir hayal.Denize sıfır,dalgaların görüntü ve sesiyle çay içebilecek yerler bir elin parmakları kadar az.Hele güneşin batışını buralarda içeceğini yudumlayarak izlemek harika bir zaman.

Geçenlerde böyle bir yerde çay içmeyi çok özledim serzenişinde bulundum.Kayinbraderim sen iste hemen gidelim diyerek ayaklandı.Nereye gidebilirdik.Bize en yakın Sahil evlerinde İnci Büfe denen yıllarca gittiğimiz o nadir yere gidelim dedik.

Sıcağı sıcağına hemen gittik.Hala deniz kıyısında çay içebileceğimiz nadide bir yerdi.Güzel bir masaya kurulduk.Ben çok özlediğim kıyıda çay içebilecektim.Çayım geldi.Eşim soda,Kayınçonun eşi ise Çörçil denen bir içecek söyledi.Biz de merak ettik neymiş bu diye.Soda,limon,tuzdan oluşan bir içecekmiş.Neyse kültürümüz arttı.Çok güzel bir zaman geçirdik.Çok mutlu olmuştum.Bir çay daha ve güzel bir sohbet.Ruhum dinlendi,içim ferahladı.

Eşim ödemeyi yaptı.Bizde arabaya doğru yöneldik.Eşim hesapta bir hata oldu galiba.Kafamızda bir hesap yaptık.Evet hesapta bir gariplik vardı.Geri dönüp hesapta bir yanlışlık oldu galiba.Kasadaki genç kızımız masayı, içtiklerimizi kontrol etti.içtiklerimiz doğruydu.Ücret doğrumu?Evet bir yanlışlık yok...
Allah Allah.
Çay ne kadar.1,5Tl
Soda ne kadar.3,5Tl Oha.Soda 3,5 Tl haaa.
Çörçil denilen şey ne kadar.7,5Tl...
Çörçil dediğini de soda ve limon değilmi kardeşim.Soda kaç liralık şey ki.

1 liralık soda 3,5 lira Adını yabancı koyduğumuz  sodalı limon ise 7,5 lira....

Vay memleketim vay....Ne hale gelmişiz.Yıllarca gittiğim ve çok sevdiğim bu Sahil evlerindeki İnci Büfeden işte böyle bir kazık yemiştik.Yazıklar olsun oranın işletmesine.YAZIKLAR OLSUN...
bunlara göz yuman yöneticilerimize.

SODA NEYMİŞ MEĞER.Bazen 50 kuruş,bazen de 7,5 lira olabiliyormuş.

Hayal kırıklığı ile güzel başlayan günüme çok üzülmüştüm.Bu nasıl bir zihniyet.Demek ki bu mekana gittiğimizde sadece Çay içeceğiz.Adı yabancı olan içecek ve yiyeceklerden kesinlikle almayacağız.
Dahada akıllanıp önce fiyatını soracağız.Yoksa insanı ayakta Si....ler....




27 Ocak 2016 Çarşamba

Haftanın Bir Gününü Kendinize Ayırın

|0 yorum




Değerli dostlar.Geçende elektrikler kesildi.Mumlar yakıldı. Işıldaklar bulundu.Eşimle ben bir araya geldik.Derken biraz zaman sonra bizim oğlan da bize katıldı.Homurdanıp duruyorduk.Elektriksiz hiç bir şey çalışmıyordu.Elektriğe ne kadar bağımlı olduğumuzu o zaman anladık.
Biraz tur attık evde oraya buraya.Şimdi gelir,birazdan gelir diye.Yarım saat sonra umutlarımız tükenmişti.Gelmeyecekti elektrik.Her halde büyük bir arıza vardı.
Biz yavaş yavaş konuşmaya başladık.Biraz bir birimize takıldık.Şakalaştık.Sonra oğlan okulundan bahsetti.Biz de işlerimizdeki komik olayları anlatıyorduk.Ailemiz bir araya gelmiş,sohbete başlamıştık.Yüzlerimiz gülüyordu.
Aslında başta çok kızmıştık elektriklerin kesildiğine.Ne bilgisayarlar çalışıyor,ne televizyon.Bu sayede bizim aile ne zaman sonra bir araya gelmişti.
Genellikle oğlan odasında bilgisayar oyunları oynar,Ben kendi bilgisayarımda takılır,hanımda laptopuyla Faceye girerdi.Yemeklerde bile bir araya gelmezdik.Yemeğini alan bilgisayarının başında yerdi.Nerdeyse odadan odaya mesajlaşır hale gelmiştik.Bi de bu yetmiyormuş gibi akıllı telefonlar çıktı.Onlar ayaklı bilgisayar.Tamamen koptuk birbirimizden.Aynı evde ama aynı yerde değildik.

Elektriklerin kesilmesi bizi kendimize getirmişti.Yeniden aile olmuştuk.

Oturduk karar verdik.Haftanın bir günü saat 6 dan sonra o gece bilgisayar,cep telefonu,televizyon açıkmayacaktı.

İlk uygulamada çok sıkıldık.Bilgisayar beni çağırıyordu sanki.Yıllardır hemen o koltuğa tünüyormuşum meğer.
Bir arada yemek yedik,bir araya gelince sohbetler başladı.
Hayatımız bir felçmiş anladık.Oysa bu aletlere bağımlılıktan kurtulunca dünya daha güzel ve yaşanırmış.
Hepinize tavsiyemdir.Haftanın bir günü ne olursunuz kurtulun şu sanal alemden..Aile olacaksınız.Gerçekten çok mutlu olacaksınız.

25 Aralık 2015 Cuma

Bağışıklık

|0 yorum


Barış ilk çocuğumuzdu.Bin bir zorlukla doğmuştu.Kan uyuşmazlığı,toksoplazma,ters pozisyonda doğmuştu.
Şükrettim organları tam,herhangi bir arızası yoktu.Sağlıklıydı.Evde gelecek bakıcı bulamamıştık.Büyüklerimizin de gelip bakma şansı yoktu.
İkimizde çalıştığından mecburen komşumuz bakıyordu.
Bebek ansiklopedileri almıştık. Her gün okuyorduk.
Neyse daha doğar doğmaz bebek sarılığı vs başladı.Hep ağlıyor,her dakika hasta oluyordu.Yada biz şüphelenip hemen doktora koşuyorduk.
Sabaha kadar sallıyorduk.Sallamayı bırakınca hemen ağlamaya başlıyordu.
Doğumdaki sevinç hüsrana,kabusa dönmüştü.
Anne sütüyle besleniyordu.Ansiklopedi öyle söylüyordu.Ev sahibim de ölecek bu çocuk.Ne olur köy nişastası verin diye bizi uyarıyordu.Ama o okumamış,okuma yazması bile yoktu.Oysa bizim set halinde bebek bakımı ansiklopedimiz vardı.Büyükler hep bir şeyler öneriyordu..Kimseyi dinlemedik.
Mükememel bir çocuk yetiştirmek istiyorduk.
Zaman geçtikçe sıkıntı büyüdü.Bizim oğlan yaşı dolmadan 40 iğne yemişti bile.
Reçeteler yirmiyi geçmişti.
Bizim evle bakıcının evi arasında ısı farkından hasta oluyor galiba diye düşündük.Sabahlara kadar sallamaktan artık dayanamaz hale gelmiştik.İşlerimiz aksıyordu.Olduğumuz yerde uyuyup kalıyorduk.İyice unutkan olduk.Çevremizle aramız da bozulmaya başlamıştı.
Oğlumuz bizi perişan etmişti.Gözüne bakıyorduk oysa.Hiç bir şeyini eksik etmiyorduk.
Perişan bir yaz tatiliyle herkesi de mahvettik.Çözemiyorduk bir türlü.
Arkadaşların tavsiyesiyle bayan bir çocuk doktoruna daha gittik.Barışı muayene,baktı.Bir yıllık reçeteleri inceledi.
- Bu çocuğun hiç bir şeyi yok.
-Şaşırdık.Bir dakika kadar bakıştık.
Doktor güldü.Hocam ne yaptınız bu çocuğa böyle.Bu kadar ilaç kullanılır mı?
Çocuğun bağışıklık sistemini yok etmişiniz.Sağlıklı bir bebek Barış.
İnanamamıştık.Ya bizim çektiklerimiz.Uykusuz geceler,doktor doktor gezmeler.
-Anne sütü yetmiyor.O yüzden çocuk aç kalıyor.Hemen mamaya başlayacağız.
Hafif bir üşütmesi var bademcikleri hafif kızarmış.Size ateş düşürücü yazacağım ancak mümkünse kullanmayacaksınız.Çünkü bu üşütmeyi ilaçsız atlatması gerekir.

Gerçekten o gece biraz ateşlendi.Ama ilaç kullanmadık.İlaçsız iyileşti.
Bağışıklık sistemi oluşmaya başladı.Karnı doyunca rahatladı ve uykusu da düzeldi.

Biz bir daha barışın 20 yaşına kadar hastalandığını görmedik.Doktoruma bin şükürler olsun.Biz de çok bilmişlik hastalığından kurtulduk.

Aslında mükemmel çocuk yetiştirmek istemiştik.Kitaplarla çocuk yetiştirilmiyormuş.Bebek ansiklopedilerini attık.

İkinci çocuğumuzu hiç sıkıntı yaşamadan büyüttük.
Her zaman ilaç iyileştirmez...Zorunlu kalmadıkça ilaç içmeyin....

10 Eylül 2015 Perşembe

Siz eve gidince ne yapacaksınız?

|0 yorum

Çok sevdiğimiz komşular bize oturmaya gelmişlerdi.En az 20 yıllık komşumuzla yediğimiz,içtiğimiz ayrı düşmezdi.
Hoş geldiniz,beş gittiniz faslından sonra,çaylar geldi.Televizyonda da sevilen bir dizi oynuyordu hepimiz dalmış seyrediyorken....
-Babam seslendi komşu siz bize televizyon seyretmeye mi geldiniz?
Hepimiz şaşırmıştık...
Madem televizyon seyredecektiniz.O zaman evinizde seyretseydiniz diye çıkıştı...Niye geldiniz?
Anında televizyon kapandı.Gerçekten de sohbet başladı.Çocuklardan,iş hayatından,memleketten derken sohbet koyulaştı.Zaman nasıl akıp geçti bilmiyoruz..
Saat gecenin biri olmuştu.Komşularımızın kalkmaya niyeti yoktu.Annem esnemeye başlamış,biz çocuklarda uzanmış neredeyse uyuyacaktık...

-Babam sordu...
-Komşu siz eve gidince ne yapacaksınız.
-Tabi ki yatacağız.
-Siz giderseniz biz de yatacağız...
demesiyle bir,komşularımız apar topar ayaklandılar...

Babam nazikçe onları kovmuştu.Yıllar geçti ama hala hiç aklımdan çıkmadı o soru..Eve gidince ne yapacaksınız...

29 Ağustos 2015 Cumartesi

Spor ve Belediyeler

|0 yorum




İki örnek çalışmadan bahsetmek istiyorum.
Okulların tatil olmasına bir ay kadar kalmıştı.Belediye başkanı üç arkadaşı yanına çağırmıştı.Makamına gittiğimizde sıcak bir karşılamayla bizi ağırladı.Çok samimi görüşmeler yaptık.
Arkadaşlar tesislerimiz ve siz de işin içindesiniz.Yazın ilçede kalan çocuklarımıza spor yaptıralım.Bir atılım başlatalım..Sizden istediğim ben size maaş veremem ücretler çok düşük olsun,siz de mağdur olmayın,halk çok ucuza yararlanabilsin...Ben tesisleri ücretsiz açarım,çocuklara spor kıyafeti dağıtırım.

Bizde diğer arkadaşlarla görüştük..Yazın ilçede kalan ve bizimle çalışmak isteyen Beden eğitimi öğretmenleriyle görüştük..6 kişi olmuştuk.
Başkan bize Tribünlü,çim stadı,spor salonunu ve en güzeli de açık havuzu açmıştı.Yaş guruplarını belirledik.İlköğretim yaş gurubuna kurs vermeye karar verdik
Bizde ücretleri belirledik.Futbol,basketbol,voleybol ayda 20 Tl,yüzme ayda 60 Tl (ücretler bugüne göre yazılmıştır) Afişler astık.Okullara birlikte gidip duyurular yaptık.
Ay sonunda inanamadık..O kadar çok kişi baş vurmuştu ki.Hem başkan hem de biz şaşırıp kalmıştık.
En çok başvurular Yüzme,futbol ve basketbol,voleybol şeklinde oluşmuştu.Bir aylık bir kurs olacaktı.Günde ortalama bir saat çalışılacaktı.
Sabah erkenden futbol,sonra salon sporları ve yüzme..
Beden eğitimi öğretmenlerinin de branşları,özel ilgilendikleri dallar vardı.Örneğin benim branşım yüzme..Her dalda en iyi arkadaşlar bizlere kursta ne yapacağımızı planlayacak ve bize gösterecekti.
İlk gün geldi çattı.Sabahın sekizinde futbol sahasında toplandık.Başkanın konuşması ile ilk gün kıyafetler dağıtıldı.Çocuklara belediyenin ücretsiz şort ve tişört ayrıca malzeme çantası  dağıttık.Yaşlara göre gurupları belirledik.Ortalama 16-20 kişilik guruplar oluşturduk.Tabi sahayı da 6 ya bölmek zorunda kaldık.İlk gün tanışma,kurallar,tesisin tanıtılması(tuvalet,soyunma odası) yapıldı ve kaynaşma oyunları yapıldı.
Saat 10 da Salona geçildi.Basketbol ve voleybol gurupları ayarlanıp kıyafetleri dağıtıldı..Yine tesis tanıtıldı ve kurallar.Saat 12 de ise yüzme.....
En büyük gurup yüzmede olmuştu.O kadar çok kişi baş vurmuştu ki havuzda bize ayrılan zaman yetmemişti...Başkanın açılış konuşmasından sonra guruplar yapıldı,kıyafetler dağıtıldı.Tesis ve kullanımı,kabinler tuvalet,klor havuzları ve duşlar tanıtıldı.Önce toplu bir ısınma yapıldı ve ardından arkadaşlar guruplarını alarak basit ve eğlenceli oyunlar oynatıldı.
Yüzme tehlikeliydi,çok dikkat edilmeliydi.Bu yüzden yüzme bilen gençleri aramıza almıştık.Her gurupta en az üç kişi olmak zorunluluğu getirdik.Havuzda kursta çalışanlara öğleden sonrada ücretsiz giriş sağladık.
Futbolda arkadaşlar planlarını yapmış ve önce bize kurs vermişlerdi.Önce ısınma,ardından hangi egzersizler yapılacak,nelere dikkat edilecek,eğlenceli oyunlardan hangisi oynatılacak.Biz kurstan geçtikten sonra guruplarımızı alıyor ve alanımıza geçip kursu başlatıyorduk.Her gün guruplar değişiyor başka bir öğretmenle çalışıyordu.Guruplar arasında denge sağlanmıştı.Koordinatör arkadaşlar tüm gurupları geziyor,düzeltmeleri yapıyordu.Basketbolda,voleybolda,yüzmede hep aynı yaptık.Önce o günkü eğitimi öğretmen arkadaşlara öğretiyor.Ellerine bir plan veriyor ve gurupları kontrol ediyorduk.Her gurup tüm öğretmenlerle çalışıyordu.
Biz de bu dört branşta çalıştırma ve öğretme inceliklerini öğrenmiştik.Birbirimizden o kadar çok şey öğrenmiştik.Artık bu dört branşı rahatlıkla öğretebiliyorduk.
Kurs bitiminde tüm öğrencilere kurs belgeleri dağıtıldı.Harika eğlenceler yapıldı.
Halk ve öğrenciler memnun,başkan memnun,biz hepten memnun,iyi yorulmuştuk.ancak ücret tahminimizden iyiydi,her gün havuzdan yararlandık.Halk ve öğrenciler bizi tanımıştı.
Bu kurslar ben oradayken beş yıl boyunca yapıldı(sonrasında tayinim çıktığı için ayrıldım),Termal otelin havuzları da kurslara açıldı.Geleneksel hale geldi.Halk çok memnundu çok ucuza çocukları güvenilir ellerde,spor ve tatil yapmışlardı.Ayrıca okullarımız illerde derece aldılar.Çocuklarımız yüzme öğrenmiş,çim sahalı stadyumda oynama fırsatı bulmuşlardı.Yeni arkadaşlar edinmiş,paylaşmayı,dostluğu,sorumluluğu....öğrenmişlerdi.
Herkes mutluydu....

İkinci örneğim

Büyük şehire gelmiştik.Üniversitedeki en değerli öğretmenim belediyenin spor işleri müdürü olmuştu.Hemen ziyaretine gittik..Değerli hocam yaşına göre dimdik ve sağlıklıydı.Bu güne kadar gördüğüm en iyi eğitmendi.Çok dürüst ve adaletliydi.
Sohbetten sonra projesini anlattı.
-Benim kadrolu spor eğitmenlerim var ancak bu yetmez.Siz okullarda çalışan beden Eğitimi öğretmenleri de bu işi katılmalısınız.Siz katılmazsanız öğrenciler bu çalışmalara katılmaz.Size güven duydukları için ve onların sporun içine çekilebilmesi için sizin de burada olmanız gerekiyor.
Faruk hocamın projesi spor yapmayan çocuk kalmasın.Spor yapanların oranı arttıkça suç oranı azalmaktadır.
Ben bu projeye kış okulları demiştim.Okullar açık olduğu süre buyunca haftada 2 veya üç gün sevdikleri bir sporu yapmak.Yazın kurslara kimse gelmiyormuş.Herkes tatile gidiyormuş.
Bizler istediğiniz branşta kurs verin.Ders boşluklarınıza göre istediğiniz kadar kurs verin.Benim belediye ekibim de sizin olmadığınız branşlarda yada yetişemediğiniz branşlarda kurs versin.Ben de her gurup başına ayda cuzi bir miktar para vereyim..Hem öğrencinizle çalışır,hem takımlarınızı oluşturursunuz.
Çok güzel tesislerimiz vardı.Yeni futbol sahamız,yeni salonumuz,tenis sahalarımız ,masatenisi salonumuz vardı.
-Yüzmeye hiç bulaşmayalım.Havuzlarda çok problem oluyor.Havuz ücretsiz olunca başvurularda patlama olur,baskı olur.
En güzeli Belediye çocuklar bu kursları ücretsiz yapıyordu.Sadece bize gurup başına bir miktar para ödeyecekti.
Neyse sene başında okullarda duyurular yapıldı.Hangi dallarda kurs açılacağı duyuruldu.
Kendi çalıştıracağımız gurupları ayarladık.Sonra toplantı yaparak saha ve tesislerde bir çalışma planı hazırladık.
Yine spor giysi ve çantalar ücretsiz dağıtılmıştı.
Çalışmalara başladığımızda inanamadık.O kadar baş vuru vardı ki.Tüm saha ve tesisler yetersiz kalmıştı.Biz kendi guruplarımızı çalıştırırken,yetişemediğimiz öğrencilerde belediyenin öğretmenlerine yönlendirmiştik.
Futbol sahasını 4 e bölerek çalışıyorduk.Salon ikiye bölünüyor bazen dahada artıyordu.Alan tenisinde patlama olmuş,bir çok öğrencim bu dala merak sarmıştı.Kimsenin uğramadığı masa tenisi salonunda 4 masa full çalışıyordu.
Biz de okul takımlarımızı hazırlamış,hatta hiç katılmadığımız alan tenisi,masa tenisi gibi branşlarda okul yarışmalarına katılmıştık.
Sene sonunda kurstan geçen öğrenci sayısı çok yüksekti.Benim okulumda %70 aranında kurslara katılım sağlanmıştı.
Bu çalışmalar beş yıl boyunca aralıksız ve artarak devam etti.Gerçekten de spor yapmayan çocuk kalmamıştı neredeyse.Çok büyük bir başarı elde edilmişti.
Gerçekten de suç oranı azalmıştı.Çocuklar demokrasiyi,arkadaşlığı,hayatı paylaşmayı öğrenmişlerdi.Halk memnun,belediye memnun,biz memnun...

Bu projenin mimarı Faruk SANATÇI dır.Hala örnek bir projedir.Kendisinin ellerini sevgiyle öpüyorum....









5 Haziran 2015 Cuma

Zekanın Kimde Olduğu

|0 yorum


Okullar yeni başlamıştı..Bir sürü köyünden kopup okula başlayan gözleri parlayan,bir o kadar da korkan minikler vardı aralarında..Birinci sınıfa başlıyorlardı..Çok heyecanlıydılar..Bambaşka bir ortamda mekanı,insanları tanımaya çalışıyorlardı..
Yöre fakir bir yöre olduğundan üstleri başları perişan,biraz da pis,aç,ailelerinden kopmuş,tutunacak bir şeyler arıyorlardı...
Yatılı bölge okulu onlar için 8 yıllık bir güvenceydi..Aç ve açıkta olmayacaklardı..Üstelik harçlıklarını da ailelerine göndereceklerdi.o soğuklarda üşümeyeceklerdi.
Neyse okullar açıldı..Bir sürü birinci sınıfa başlamış bu çocuklar,yemek yemeyi,banyo yapmayı,birlikte olmayı öğreniyorlardı...
Yeni başlayan ikizler üstleri kir pas içinde,sümükleri akar , ellerinin tersiyle siler ve üstlerine bulaştırırlardı..Bazen de altlarına kaçırır...ıslak ıslak gezerlerdi.Garip davranırlar,her yere uzun uzun bakarlar...Hep bir şeyler sorarlardı. Tekrar tekrar sorar bıktırırlardı..
Ben büyüklerin dersine girdiğim halde onlar benim dikkatimi çekmişti..Öğretmeninden de onlar hakkında bir sürü serzeniş duyuyorduk...
Ben de inceledim...Zeka özürlüydüler sanki.Algılama güçlüğü var gibiydi..Davranışları da bir garip...Normal değildiler yani...
Bir ayın sonunda...İkizlerin öğretmeni...benden rica etti...Bu çocuklar geri zekalı..bunlar okulda okuyamazlar...8 sene ben bunlarla ne yapacağım....
İlçeye indiklerinde aileleriyle görüş de okuldan alsınlar bunları....
Ben söyleyemeyeceğim...Bana adeta yalvardı...Lütfen görüş de bunları ailesi alsınlar bir an önce Bu çocuklara yazık burada....
İkna olmuştum...İlçeye indiğimizde ailesini çağırttığımız ikizler için görüşmeye gittim...Küçük bir ilçeydi...Kahvede karşıma yaşlı bir amca geldi...Selam verip yanıma oturdu...Kendini tanıttı..İkizlerin dedesiymiş....
Hocam bizi istemişsiniz....
Bak amca...sizin bu ikizlerde sorun var...Öğretmeni rica etti...Okula uyum sağlayamıyorlar,elimden geldiğince anlattım...Sonunda da bu çocuklar geri zekalı..Burada perişan olurlar...Sizin yanınızda daha mutlu olurlar..
Yaşlı amca anlattı....Hocam....bu çocuklar benim torunlarım...Anne babaları yok..Bizim durumumuzda çok kötü,Karınlarını dahi doyuramıyoruz...
Sizin orada sıcacıklar,karınları doyuyor,giysileri alınıyor.Bizde kalırsa bu çocuklar ölür gider...Ne olursa olsun biz onları alamayız...Gerçekten de hali perişan ve ağlayan bu dedeye acımıştım....Söylenecek bir şey kalmamıştı..
8 yıl bizimle olacaktı...Benden ayrıca rica etti ilgilenmemi,korumamı istedi...
Okula döndüğümde olayı öğretmenine anlattım...Çocuklar da okula devam ettiler....
İkizler bıkmadan sorulara devam ediyorlardı...Artık üstleri başları düzgün ve temizdi..Burunları da artık akmıyordu...Pırıl pırıl olmuşlardı... İkizlerden şikayetler azalmıştı...
Sene sonuna doğru...İkizler harikalar yaratır olmaya başladılar...Tiyatroda oynuyorlar,her türlü faaliyetler katılıyorlardı..
Öğretmeni bir gün yanıma geldi..Hocam çok utanıyorum...
Hayırdır...
Göndermeye çalıştığımız hani şu ikizler var ya...
E ne olmuş....
Onlar varya...
Sıkıla sıkıla
Üstün zekalılar...Harikalar...
Şok olmuştum...Hayatımda ilk defa biri için geri zekalı diye düşündüğüm ve okuldan alınmasını dedesine rica ettiğim için öyle utanmıştım ki...

Hemen dedesini okula çağırttım....Korka korka okula gelen dedesine müjdeyi ben verdim...Ve gerçekten çok ama çok üzgün olduğumu belirttim...
Gözün arkada kalmasın..
Korkuyla gelen dede sevinçten ağlamaya başladı..
Birlikte ikizleri görmeye gittik...Pırıl pırıldılar...Sevinç yumağı oldular..

Ben de hayatımda bir daha hiç bir çocuk için ön yargılı olmadım...Hayatımda yaptığım yanlışlardan birisi olarak hala vicdanımı sızlatır....

Üstün zekalı çocuklarda davranışlar farklı olabilir...Dikkatli olalım...Çabuk yargılamayalım...


26 Mayıs 2015 Salı

Tek Taş

|0 yorum

Sonun da ben de tek taş aldım...



Sevgililer günüydü herhalde....Bayan arkadaşlardan birisi Sevgilisinden aldığı tek taş yüzüğü gösterip böbürleniyordu..Sonra diğer arkadaşlarda kendilerine tek taş alındığını belirttiler.
Eşim de bizimki bana bu güne kadar hiç almadı...
Evet almamıştım...
Arkadaşların hepsi üzerime geldiler.
Bu kadın hak etmiyor mu...Bu kadının neyi eksik...Bir sürü laf yedim...
Ne istiyorsunuz deyince Hemen tek taş alacaksın bu güzel arkadaşımıza...
Bir daha sordun... Ne alayım...
Hep bir ağızdan TEK TAŞ...
Tamam kızlar.. Yarın be de eşime tek taş alacağım....Bana söz verdirdiler....
Ertesi günü eşime hemen sormuşlar....
Aldı mı seninki tek taşı...
Eşim aldı demiş...
Yemin ettirmişler....Evet bana tek taş hediye etti....
Üzerine de ben gelmiştim...Hepsi önce inanmadılar...Sonrada aferin çektiler...
Eşime de göster hadi diyerek,sıkıştırdılar..
Eşim de  dolabından kutusunu alıp geldi.....
Kutuyu açıp tek taşı gösterdi...
Herkes şaşa kaldı....Suratlar değişti...
Ben de
 Ben hediye ettim..Yemin ederimmm...

Hepsi birden saldırdılar.....
İşin özüne gelince...Ben bir takı kutusunun içine tek bir taş koydum...Ve güzelce paketleyip eşime hediye ettim....Çünkü onlar bana tek taş hediye et demişlerdi...Tek taş yüzük dememişlerdi...
Bende tek bir taş parçasıyla sözümü yerine getirmiştim...Artık ben de eşime tek taş almıştım...

Nedenine gelince...Evimizin,çocuklarımızın bir sürü ihtiyacı varken hiç bir işe yaramayan ve bir sürü paraya patlayan tek taşa asla para vermem...

Tüm ihtiyaçlarımı karşılamış ve de ayrıca harcanacak param varsa belki tek taş yüzük alabilirim...Ama yine de emin değilim...

Hediye pahalı olan değil ..Düşünülmüş ve işe yarayan bir şey olmalı...

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Sor-VırVır (sörvayvır)

|0 yorum

Sörvayvır  Sor-VırVır




Bu günlerde (sörvayvır) denen programa kitlendik.Yarışmaları çok güzel,
değişik...Zaten televizyonlada izlenecek bir şey kalmadı....
Hiç olmazsa bu programda ilginç yarışmalar var..

Çok güzel,zorlu etaplar hazırlanmış...Yıllar öncesinde Almanlar bu tür 
yarışmalar yaparlardı..
Takımlar yarışır,sonunda hep birlikte eğlenirlerdi..

Adı üzerinde takımlar vardı...Takım olmak....Yani birlikte çalışıp başarmak..
Birlikte sevinmek,birlikte üzülmek,hatalardan ders çıkarmak..
Başarı ve başarısızlığı tatmak...
Yarışma bölümleri harika...Mücadeleler nefis..Zorlu etaplar,değişik bölümler,bazen 
bacaklara yüklenen,bazen kollara yüklenen bazen de zekaya yüklenen yarışmalar...
Ancak sonrası bir zehir....Yarışma bitiyor ve vırvır bölümü başlıyor...
O birlikte yarışan kişiler birer canavara dönüşüyor..Olmayacak sözler,
olmayacak davranışlar..Yalanlar,talanlar,dost kazıklama,arkadan konuşma,
eleştiri değil küfür ve hakaretler...
Neymiş efendim yarışmanın formatı buymuş.....Yani reyting....
Yani reytinğ uğrunu şarlatanlıklar...Bu tiplemeler insan kültürüne tamamen ters 
davranışlar sergiliyor...Vırvır bölümü tamamen beyin yıkamaya yönelik...
Takım yarışması felsefesini özünü yitiriyor..Tam bir bencillek,ben kavramı 
yerleştiriliyor..Kapitalizm iste burda başlıyor..Nasıl olursan ol,nasıl yaparsan 
yap başarılı ol ve orada kal...
Bu tip davranışlar takım yarışmalarında olmaz..Bize ve bizim insanlığımıza sığmaz.
Bu programın en kötü yünü ise....
Ben sporcunun zeki,çevik 
aynı zamanda ahlaklısını severim..(Atatürk).
Sözüne karşılık Ben sporcunun ahlaksızını severim demesidir..
Reytink uğruna bütün kötülükleri mübah gören bu programın Vırvır bölümünü 
kınıyorum..Ve bu Programın adını Sor-Vırvır diye değiştiriyorum..

Takım olmak,birlikte çalımak,birlikte kazanma fikrini yerden yere vuran,spor ve 
sporcu ahlakını rezil eden bu vırvır bölümünü kınıyorum..
Toplumu böyle zehirliyorlar..Nerdeyse pembe dizilere döndürdüler...
Bu programlarda iyiler yer yok.İnsan ve insancıl olmaya yer yok..
Hep bana hep ben.. Bu yaklaşımlar insanlığı bir felakete götürür.
Acun'u kınıyorum..Tüm tv programlarıyla insanlarımızı zehirliyor...
Sığındığı konu ise reyting Batsın sizin reytinginiz....

Ben değil Biz diyecek insanlar başarılı olur...

16 Şubat 2015 Pazartesi

Spor yapalım ama nerede?

|0 yorum

Bazı akşamlar kapalı spor salonunda voleybol oynamaya gidiyoruz.Belediyenin harika bir kapalı spor salonu var.Hizmetlisi,antrenörleri her şeyi var... Yan tarafında futbol sahası,açık voleybol,basketbol sahaları çok güzel bir yer.Ayrıca spor aletleriyle dolu bir de bölüm mevcut. Burası belediyeye ait.Yani burada yaşayanlara ait.Burada Yaşayanlar ne kadar yararlanıyor....Kulüplerden sıra gelirse belki....Peki soruyorum buraları kulüplerin mi.Hayır...Vatandaşın..Kulüpler nasıl yararlanıyorsa buralı insanlarda o kadar hatta daha fazla yararlanmalıdır.Beden Terbiyesinin salonları ise Allaha emanet.Asla vatandaş yararlanamaz.Oysaki bu tesisler hiç boş kalmamalıdır.Her dakika kullanılmalıdır.Milyarlara mal olmuş bu tesisle birkaç kullanıcıya bırakılmamalıdır.Atıl kullanım çok kötü bir şey. Bir önceki dönemde...İsteyen herkese kurs açılıyor her vatandaşta ücretsiz bu kurslardan yararlanıyordu.Antrenör ve sağlıkçısıyla hazır,her yaşa göre ve ücretsiz.. Şimdi tesisler yatıyor.Tesisin görevlileri çok memnun..Hiç bir iş yapmadan maaşlarını alıyorlar..Vatandaşa gelince hor görüyorlar..Arpalıkları kulüpler olduğu için onlar için sadece kulüpler mübah.... Sosyal adalet yerlerde sürünüyor..Benim vergilerimle yapılan tesislere ben giremiyor ve yararlanamıyorum.Hakaret ve hor görme de cabası... Spor,hareket her insana gereklidir.Yararlarını saymaya gerek yok.Profesyoneller spor yapacak diye bir olay yoktur.Amatörce zevk için,sağlık için spor yapılmalı.Her yaşa tesisler açılmalıdır. Tesisler özellikle geceleri açılmalıdır..İşten gelen insanlar spor yapabilmelidir.Bu tesislerden yararlanıp stres atmalıdır.Amaç vatandaşa hizmet olmalıdır.Akşam olunca bu tesislerde tatile giriyor ne hikmetse.Asıl akşamları gerekirse sabaha kadar açılması gereken tesisler.... Ben bana ait olanı istiyorum....Siz de isteyin..Mahalleli toplanın salonu isteyin bakalım verecekler mi..Verirlersede bir ay içinde kovalanırsınız.Nasıl mı?Tadilat var derler.... Bu konu geniş bir konu...Ana hatlarını yazdım.İleride fikirlerimi bir yaşam projesi olarak geniş ve detaylı olarak yazacağım...

19 Aralık 2014 Cuma

Yılbaşı öncesi numara öğreteyim..

|0 yorum


Üniversite yıllarımdan...

Çok ilginç ve o kadar da sempatik..çok bilmiş bir hocamız vardı....Yetik bey....4 yıl boyunca onu hiç tıfaya getirememiştik.Her konunun ve sorunun altından kalkardı..

Yıl sonuna doğru..konuları bitirmiştik..Yetik hocam bir bardak su ve havluyla derse geldi....
Hayırdır hocam....Bugün hepinize yemek ısmarlayacağım........

Bakın bu elli kuruşu havlunun altından bardağa düşürene yemek benden....Ben bir şeyler söyleyeceğim,parmağımı bu suya sokacağım ve siz bu parayı bardağa sokamayacaksınız....
Yemeğine var mısınız?
İçi su dolu bardağı,havluyu ve parayı masaya koydu..
-Hadi yok mu yemek cesareti olan...
-Bu Yetik hoca... Var bi iş ...
Kendi aramızda konuşmaya başladık...Çok basit ya...Hoca bize mezun olmadan yemek ısmarlamak için bu yolu bulmuş.....
Şabbap lakaplı arkadaşım..Kalktı varım...Ne olacak yani...En fazla yemek ısmarlarım.....

Hoca havluyla bardağı kapattı...Parayı hepimize gösterdi.. Havlunun altına koyduğu parayı,havlunun üstünden Şabbapa tutturdu.
Şapbap.. Haclunun üstünden alttaki parayı tutarak bardağa bıraktı...
Şıngırt diye bir ses....
Havluyu yavaşça kaldırdı...Para bardağın dışında...
Hepimiz şaşırdık...Suya düşen paranın sesini duymuştuk...Ama para bardağın dışındaydı....
Ve Şapbap kaybetmişti.....Yemeği o ısmarlayacaktı....
Derken ....Adnan kalktı...
Hoca birşeyler mırıldandı...Orta parmağını suya iyice soktu.....Ve parayı göstererek Havlunun altına koyarak,üstten de tutturdu.Adnan diğer eliyle havluyu bardağa sararak sıkıca tuttu...Ve parayı bardağa bıraktı....
Şıngırt.....
Hemen havluyu kaldırdı...
Para yine bardağın dışında....
O da kaybetmişti....Yani o da hocaya yemek ısmarlayacaktı....
İyice şaşırmıştık......
Sınıftaki 25 kişi denedik.Hiç birimiz parayı bardağın içine bırakamamıştık...
Hocaya sırayla her gün birimiz yemek ısmarladık...Tabi okulun yemekhanesinde....
Yalvardık hocaya Hocam nasıl yapıyorsun diye asla söylemedi.....

Ta yıllar sonra...Bir yazıda bu olaya rastladım....
Aslında çok basitmiş.....

Bir tane elli kuruş büyüklüğünde yuvarlak cam parçasıyla yapılıyormuş bütün hile....
Aslında biz parayı değil camdan yapılma parayı havlunun altından tutuyormuşuz.Gerçek parayı da bardağın dışına bırakıyormuş..Ses de bardağın içine düşen bu cam parçasından geliyormuş....(Suyun içinde,bardağın dibinde cam görünmüyor)
Bir şeyler söylemek,dikkati başka yöne çekmek,parmağın suya sokulması da bardağın içine düşen camı almak için senaryo imiş..
Her seferinde orta parmağıyla suyun içindeki camı avucunun içine alıyor,sonraki kurbana para diye bu camı tutturuyormuş.


Hadi size güzel bir yılbaşı numarası öğrettim...Bu numarayı yapın ama hileyi asla söylemeyin...
Hepinize iyi eğlenceler....Mutlu ve neşeli saatler....



18 Aralık 2014 Perşembe

Arkadaşım Sihirbaz

|0 yorum



Orta okul yıllarımdı..Ben de çok meraklı bir gençtim...Bir gazetede küçük bir ilanda sihirbazlık kitabı satılıyordu...İstettim sonunda geldi...
Ben bu kitaptan bir sürü basit olan iskambil kağıtlarıyla ilgili numara öğrendim..Numaraların nasıl yapıldığını anlatıyordu.Aklımda kalan şapkadan mendil çıkarma,Torbada bir şeyler yok etme gibi...

Bu kitabım sonraları kayboldu ve ben bir daha böyle bir kitap bulamadım...

Yıllar sonra bir düğünde sihirbazlık gösterisi oldu..Sihirbaz yanağından şiş falan geçirdi..Birkaç güzel numara yaptı...Gösteri bittiğinde..Sihirbaz bizim masaya gelip Nasılsın,bir yere ayrılma...diyerek sahneden ayrıldı..
Biz şaşırmıştık.Ulen bu iş de bir iş var..Bizi madara etmesin.Şovunda kullanmasın...
Biraz sonra yakışıklı biri masamıza geldi..Elbiselerini görünce anladım bu bizim sihirbazdı..Makyajını temizlemiş...
Bana bir sarıldı..
-Nasılsın...Seni görmek beni çok mutlu etti...
Ben onu çıkarmaya çalışıyordum...Ben sıra arkadaşınız Serhat. Birkaç anıyı anlatınca hemen çıkardım..Onlara gider ders çalışırdık. Onlarda bize gelirlerdi..
Biraz sohbetten sonra..
-Nerden merak sardın sen bu sihirbazlığa...
-Senden
-Nasıl yani...
-Yıllar öncesinde sizde ders çalışırken senin sihirbazlık kitabını görmüştüm.
-Hadi ya...
-Ben onu senden yürüttüm.....Sonralarıda işte böyle...
-Yıllar sonra senden özür dilemek istedim...
Evet hatırladım..Kitabım kaybolmuştu.Çok aramam rağmen bulamamıştım...Meğer kitabi Serkan Çalmış....
-Beni affet ne olur....
-Canım benim sayemde iş sahibi olmuşsun..Daha ne diyeyim.İnan ki çok mutlu oldum..
Tekrar kucaklaştık...Yıllar sonrasına bir nostalji yaptık....



Yalan olmasın

|0 yorum

Çocukluğumda adım çıkmıştı mahallede...Ne olsa benden bilinirdi.Adın çıkacağına canın çıksın derler ya tam işte o ben...

Hastalanmış ve okula gidemediğim bir gündü..Bayağı ateşlenmiştim.Çok üşütmüşüm.Bütün gün evde dinlenmiştim..
Komşumuz muhtar lakaplı teyzem gelmiş ve beni anneme şikayet ediyordu...
-Oğlum Aliyi seninki dereye itmiş...Sırıl sıklam eve geldi....
Annem şaşırmıştı...
-Bu gün mü diye sordu....
-Bu gün okuldan gelirken yapmış....
Annem zaten bıkmıştı her gün şikayetlerden...Bu sefer ben gün boyu yanındaydım..Benim yapmadığımı çok iyi biliyordu..
Yinede bir şey demedi...
-Tamam ben konuşurum..kulağını da bir güzel çekerim.. diyerek kadını gönderdi..Bana da kızmadı bile...
Adın çıkmış oğul... adın batasıca diyerek yine işlerine koyuldu...
Ali benim çok sevdiğim bir arkadaşımdı.Okula birlikte gider, yediğimiz içtiğimiz hep birlikte olurdu..
Neyse ertesi günü okuldan birlikte dönüyorduk...Ne oldu diye sorunca eve gelirken derede bir şey görmüş almaya çalışırken dereye yuvarlanmış...Anne,babasından korkusundan benim yaptığımı söylemiş..
Ali ye sordum  nerede yuvarlandın göster bana..Ali derenin sığ ve durgun bir bölümünü gösterdi...İşte burada ayağım kaydı..
Ben de çantamdan kağıttan yaptığım kayığı çıkardım..Gelmişken yüzdürelim dedim..
Kağıttan kayığı dereye saldım.Paçalarımızı sıvadık..Ali kayığı almaya eğildiğinde poposunu ayağımla itiverdim..Ali soya yuvarlandı ve her yeri ıslandı...Ağlamaya başladı niye yaptın..Annem beni gebertir..
Yalan olmasın diye yaptım...Şimdi yemin etsen başın ağrımaz..Gerçekten ben ittim...
O gün Muhtar teyze gelmedi şikayete...Paçayı nasıl sıyırdı bilmiyorum..
Ali ile dostluğumuz hala devam eder..